13 Aralık 2015 Pazar

MİDEMİZİ Mİ YOKSA BEYNİMİZİ Mİ DOYURMALIYIZ?

     MİDEMİZİ Mİ YOKSA BEYNİMİZİ Mİ DOYURMALIYIZ?
     Yemeğimizi sadece karnımızı doyurmak,açlığımızı gidermek  için mi yeriz? Mutlu veya stresli  olduğumuzda kendimizi ödüllendirmek için yemek yediğimiz de olmamış mıdır? Aslında her iki durumda da besinleri aldıktan sonra vücudumuzdaki sindirim aynıdır,fizyolojik olarak açlık tokluk merkezi ile ilişkilidir.
     Vücuttaki açlık ve tokluk hissi, tamamen vücut içerisindeki enerji, su ve diğer besinsel elementlere duyulan ihtiyaç ile ilgilidir. Vücuda alınacak besin miktarını ve iştahı düzenleyen en önemli sinirsel merkezler, hipotalamusta bulunur. Hipotalamusun orta çizgiye yakın ve aşağı bölgesinde bir “tokluk merkezi” (ventromedial hipotalamus), kenara yakın bir bölgesinde de “açlık merkezi”(lateral hipotalamus) bulunur.
     Açlık hissini başlatan en önemli etmenin ilk kez 1999 yılında Japon araştırıcı Kojima ve arkadaşları(2001) tarafından keşfedilen polipeptid yapısına sahip Ghrelin hormonu olduğu bildirilmiştir. Kan glikoz düzeyinin düşmesi ve kan serbest yağ asidi düzeyinin yükselmesi açlık hissini uyandırır.Metabolizmanın açlık durumu, besinlerin vücuda alınmadığı ve enerji ihtiyacının internal depolardan sağlandığı durumdur. Açlık midede oluşmaz. Çünkü midesi cerrahi olarak uzaklaştırılan insanlarda belirgin bir açlık hissi gözlenmiştir. 
     
     Açlık hissi ve iştah karıştırılmamalıdır. Çoğu kişi açlığıyla başedebildiği halde iştah durumunu kontrol edemediğinden bahseder. Açlık fizyolojik bir olaydır ancak iştah psikolojik bir olgudur.Açlık bedeni içgüdüsel olarak enerji kaybından koruyan,vücudun oluşturduğu bir duyumdur. İştah ise besine duyulan ilgi,yeme isteğidir ve zihinle ilgilidir. Cerrahi ameliyatlar ya da diyetle iştah yok edilemez.
     İştahın kontrol edilememesinin nedenlerinden en önemlisi de duygu durum bozukluklarıdır. Gün içinde yaşanan duygu durumlarına bağlı olarak kendimizi farketmeden sevdiğimiz bir besini tüketirken bulabiliriz. Bunun nedeni yaşanan duyguyu bastırmak için besini  bir araç olarak kullanmamızdır. Karşılaşılan bu durum ‘emosyonel  yemek yeme’ olarak adlandırılır ve çoğu zaman kişiyi psikolojik yönden rahatlatsa da fizyolojik yönden zarara uğratır. Bu durumla başa çıkmak için emosyonel yemek yeme ve fizyolojik açlığın farklarını bilmek gerekir.
Emosyonel yemek yeme durumunda ;
-açlık hissi aniden gelir,
-yemek yedikten hemen sonra memnuniyet oluşur,
-mide doludur ancak yeme işlemi devam eder,
-özel besinlere (çikolatalı tatlı vb.  gibi) istek artar,
-hissedilen duygu bastırılmaya çalışılır.
Fizyolojik açlık durumunda ise;
-açlık hissi yavaşça mide boşalmasıyla başlar,
-memnuniyet sonradan gelir,
-mide dolduğunda yemek yeme biter,
-özel bir gıda yerine birçok gıdaya aynı anda istek oluşur,
-sadece açlığı bastırmak için beslenme amaçlanır.
     Tokluk hissi;vücudumuza yeteri kadar besin alımı,hipotalamusta sinyal oluşması  ve besin alımının bitirilmesinden sonra açlık hissi oluşana kadar geçen süredir. Doyma ile tokluk hissi karıştırılmamalıdır. Doyma besin alımının kesilmesidir.
   
     Tüm bu fizyolojik işlevleri,farklılıkları  ve tanımları bilerek beslenmemiz,tercih ettiğimiz besinlere ve beslenme davranışımıza yol gösterecektir.  İngiliz Psikoloji Birliği’nin yaptığı konferansta sunulan bir araştırmaya göre “ bilinçli farkındalığın beslenme davranışı üzerine etkisi “  incelenmiş ve iştah kontrolü ne kadar zor olursa olsun,duygu durumu ne olursa olsun beslenme bilinci gelişmiş ve farkında olan bireylerin sağlıklı besin seçimleri yapmasının daha kolay olduğu belirlenmiştir.
    

      
     Şimdi  ‘Midemizi mi yoksa beynimizi mi doyurmalıyız?’ sorusuna  tekrar döndüğümüzde;  yukarıdaki bilgiler ışığında farkındalığımızı arttırıp,duygu durumumuzu bir kenara bırakıp, aklımıza ilk gelen besine saldırmadan önce kendimize zaman vererek o besine gerçekten ihtiyacımız  olup olmadığını sorgulayarak tükettiğimizde midemizi doyurmuş oluyoruz. Biz midemizi doyururken vücudumuzun sürekli işleyen fizyolojisi de boş durmayıp beynimizi doyuruyor ve denge sağlanmış oluyor.