30 Haziran 2015 Salı

Besin destekleri nelerdir,kimler kullanmalı?

   
 Besin Desteği (Supleman) ; kelime olarak vitamin ve minerallerin (mikronutrienlerin) yüksek dozlara karşılık gelen miktarlarının hap, kapsül, şurup şeklinde kullanılabilir formları olarak tanımlanmaktadır. Besin desteği, beslenmemizde yer alan besinlere (besin öğeleri içeriklerine) ek anlamına gelmektedir. Sağlıklı bir beslenmede (yeterli ve dengeli) besin desteğine ihtiyaç yoktur.

 
 Besin destekleri genel olarak; vitaminler, mineraller, aminoasitler, esansiyel yağ asitleri, posa, çeşitli bitkiler ve bunların ekstrelerini de kapsayan geniş bir yelpazeye sahiptir.

     Vitamin ve mineral besin destekleri; tek başlarına veya kombine olarak kullanılabilen, kapsül, tablet, toz, solüsyon vb. şeklinde satılan konsantre formda kaynaklardır. Bunlar küçük birim miktarlarda (doz) alınmak üzere tasarlanmış olup, alışılmış besin şeklinde değillerdir. Bunların kullanım amacı normal diyetle alınamayan vitamin veya mineralleri takviye etmektir. Beslenme sorunlarının tedavisi ve önlenmesi amacıyla diyetin desteklenmesi ve besinlerin zenginleştirilmesi, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde yaygın olarak kullanılan girişimsel (müdahale) yöntemlerdir.
     Supleman olarak sunulan besin ögelerinin çoğu, günlük diyette doğal olarak bulunmaktadır. Ancak besin destekleri, besin ögelerini yüksek miktarlarda vücuda sağlayan, konsantre ve ekstrakte edilmiş bileşiklerdir.Belirli durumlarda kullanılmaları gerekir,sağlık,dengeli ve düzenli beslenen bireylerin kullanmasına gerek yoktur.
   
 Suplemantasyon uygulanmasının gerekli olduğu durumlar
1. Düşük enerji içeren diyet tüketenler, 
2. Yeterli ve dengeli beslenmeyi sağlayamayanlar (psikolojik yada ekonomik nedenlerden dolayı), 
3. Vejetaryenler (özellikle hiçbir hayvansal gıda tüketmeyen veganlar), 
4. Demir yetersizliği anemisi olanlar, 
5. Bebek (D vitamini yetersizliğinin önlenmesi) ve çocuklar, 
6. Gebe ve emzikli kadınlar (Demir, folat, B12 vitamini vb.) 
7. Menapoz sonrası kemik kaybı fazla olan kadınlar, 
8. Yaşlılar, 
9. Uzun süre ilaç kullananlar (antasitler, antibiyotikler, laksatifler, diü- retikler), 
10. Besin alımını engelleyen alerjik hastalıkları olanlar, 
11. Bir hastalığa bağlı beslenme (nutrisyon) tedavisi alanlar, 
12. Diyaliz tedavisi gören hastalar
13.Çok ağır fiziksel aktivite yapanlar vs kullanmalıdır.
 Bu durumlar dışındaki yetişkinlerin supleman kullanmaları gereksizdir :)

Tükettiğiniz besinlerin Glisemik İndeksinin farkında mısınız?

   

     Glisemik indeks (GI) karbonhidratlı bir besinin yendikten sonra kan şekerindeki yükseltebilirliği anlamına gelir. Yani yediğimiz besinin kan şekerini hızlı mı yavaş mı yükselttiğini bize gösterir. Sağlık açısından faydalı olanı karbonhidratlı besini tükettikten sonra kan şekerinin yavaşça,dengeli olarak yükselmesidir. Bunun içinde  Glisemik indeksi düşük besinlerle beslenmemiz gerekmektedir. Glisemik indeksi yüksek besinlerle beslenme sonucunda obezite ve kronik hastalıklar artmakta ve vücudun insülin yanıtı alt üst olmaktadır.Bir besinin glisemik indeks değeri 0 ile 100 arasında değişiklik gösterir.Glikozun GI değeri 100 kabul edilerek besinler sıralanır. Gıdanın GI değeri 55ten az ise düşük, 56-69 arasında ise orta, 70 ve üstü ise GI yüksek besin olarak kabul edilir. Protein ve yağlar için glisemik indeks söz konusu değildir.




Glisemik İndeksi düşük gıdalar:
Sebze,meyve,kuruyemişler,tam tahıllar GI değeri düşük besinlerdir. Meyvelerin içinde karpuz GI değeri en yüksek olan meyvedir. (GI=72) Ekmek,pirinç,tatlı,pasta,hamurişleri yüksek GI değerine sahip besinlerdir. Besinin içeriğinde un ve şeker miktarı arttıkça GI değeri de artar.
Düşük Glisemik İndeksli Diyetin Yararları:
• Kan şekerinin düzenlenmesine yardımcı olur.
• Kan yağlarının düşürülmesine yardımcı olur.
• Obezitenin önlenmesine yardımcı olur. 
• Kalp hastalıkları riskini azaltır. 
• Tip 2 diyabet riskini azaltır.

Diyetin Glisemik İndeksini Düşürmek için;
• Günde en az 5 porsiyon sebze ve meyve tüketilmeli.
• Tam taneli tahıl ürünleri tercih edilmeli.
• Pirinç yerine bulgur tercih edilmeli.
• Beyaz ekmek yerine tam buğday ekmeği tercih edilmeli.
• Meyve suyu yerine meyvenin kendisi tüketilmeli. 
•Kurubakalgiller sıklıkla tüketilmeli (haftada 2-3 kez). (bkz: 'yeterli ve dengeli beslenme önerileri' yazım :))

Soda ve maden suyu arasındaki farklılık


      Yer altı kaynağından gelen ve en az 250 ppm çözünmüş katı madde içeren sulara maden suyu denilmektedir. Bu suyun içerdiği mineraller ve eser elementler yeraltı su kaynağından gelmektedir. Sonradan eklenmemektedir. Yani tamamen doğal bir sudur.        Maden suları kalsiyum,magnezyum ve sodyum mineralleri sayesinde vücudumuzun ihtiyaç duyduğu mineralleri karşılamasına yardımcı olur. Ancak yüksek tansiyon problemi yaşayanlara  içerdiği sodyum dan dolayı maden suları önerilmez. 
   


 Şeker içeriği sıfırdır yani bize kalori sağlamamaktadır. (Tabi ki aromasız sade olanlar tercih edilirse :))



Asitlik içerikleri yüksek olduğu için mide problemi yaşayanlar,ülser,gastrit hastalığı olanlar tüketimini sınırlandırmalıdırlar. 
Tüketimi günde 2 şişeyi geçmediği sürece sağlık açısından faydalı bir içecektir.
     
Soda ise; çeşme suyuna üretim esnasında karbondioksit ve bikarbonat atılarak elde edilen bir sudur. Yani yapaydır. Çoğu asitli içeceğin ana maddesini oluşturur. Bireyin günlük su ve mineral ihtiyacını karşılayacak sağlıklı bir seçenek olarak görülmemektedir. 




Arasındaki farkı nasıl anlayabiliriz?
Tükettiğimiz besinlerin hepsinde yapmamız gerektiği gibi etiket okuyarak bu farkı rahatça anlayabiliriz. şişelerin üzerinde 'doğal maden suyu' ifadesi bulunuyorsa gönül rahatlığıyla tüketebilirsiniz :) Tercihiniz yaparken yine içeriğine bakarak düşük sodyumlu ya da düşük magnezyumlu olanını seçebilirsiniz. 
Hamileler içebilir mi?
Eğer preeklampsi ya da eklampsi gibi hipertansiyon problemleri ya da mide rahatsızlıkları yoksa hamilelerin de tüketmesinde bir sakınca yoktur.

Maden suyunun bulunduğu yerler nereleridir ?
Ülkemizde özellikle Afyon, Ankara, Bolu, Burdur, Bursa, Denizli, Erzincan, Manisa, Muğla ve Sakarya illerimizde çıkarılmaktadır.






Maden suyunun faydaları nelerdir?
-Vücudumuzun su ve mineral desteği olarak sağlıklı bir seçenektir.
-Kalsiyum içeriği nedeniyle kemik yapısının korunmasını sağlar.
-Özellikle bu sıcak günlerde terleme ile oluşan kayıpların -karşılanmasında önemi büyüktür.
-Mineral gereksiniminin arttığı büyüme ve gelişme çağı,hamilelik gibi durumlarda gerektiği kadar kullanılabilir.
-Sindirim fonksiyonlarını destekler.
-Hazımsızlığın giderilmesine yardımcıdır.
-Cildi güzelleştirir.(yüze pamuk yardımıyla sürüldüğünde ya da yüzünüzü maden suyuyla yıkadığınızda arındırıcı etkisi vardır :))

    



Su içmek neden bu kadar önemli?

 
 
     Sağlıklı bir vücudun yaklaşık %50-60 kadarı sudur. Bu su %2 oranında azaldığında vücut hemen tepki gösterir ve baş ağrısı,halsizlik görülür. Bu oran eğer % 10 ve altına inerse ölüm tehtidi söz konusudur.Her zaman su  'yaşam kaynağı' şeklinde nitelendirilir,konuşulur ancak çok az kişi su içmeyi önemser. Sorduğumuzda herkes su içiyorum der ancak çoğu kişi günlük su tüketim miktarını bilmez. Bu yazımda ihtiyacınız olan uygun miktar suyu tüketmenize yönelik ipuçları vereceğim :) Öncelikle 
  Su vücudumuzda nasıl bir etki yaratır?
-Vücutta taşıyıcı görevi vardır,hücre ve dokulara besin ve oksijen taşır.
-Vücut ısımızın düzenlenmesinde rol oynar.
-Vücuttaki toksik etkiyi azaltır,böbreklerden atılımını kolaylaştırır.
-Kanın akışkanlığını ayarlar.
-Yeteri kadar su tüketenlerde yaşlanmayı geciktirir,cildin esnekliğini korur,canlı ve parlak -görünmesini sağlar.
-Sindirime yardımcıdır.
-Emzirenlerde anne sütünün yapımını arttırır.
-Eklem ve kemiklerde kayganlık sağlar.
-Su dan bazı minerallerimizi karşılarız.
-Kan basıncının kontrol edilmesini sağlar.
-Yorgun ve halsiz görünümün yerine dinç görünmemizi sağlar.
   
 Yeterli miktarda su içip içmediğinizi nasıl anlarsınız?
      İdrar renginize bakmalısınız. Eğer koyu sarı bir görünümdeyse yeteri kadar su içmiyorsunuz demektir.Renk açıldıkça vücuttaki su miktarının arttığını anlayabilirsiniz. 
     Gün içinde birden görülen yorgunluk ve halsizlik hatta bazen buna ek olarak baş ağrısı da susuzluk belirtisidir.
     Ağız,dudak kuruluğu da susuzluğunuzun göstergesidir.
     Ayrıca bir gün içerisinde kilonuzdaki ani değişmelerin nedeni de susuzluk olabilir.
 Günlük tüketim miktarı kişiden kişiye ve koşuldan koşula değişse bile sağlıklı bir yetişkinin günde mutlaka en az 8 bardak su içmesi gerekmektedir! Ortalama olarak 2-2,5 litre su idealdir. 
     Sıcak su - soğuk su arasındaki fark nedir?
     Sıcak su yağları yakar diye bir şey yoktur. Sıcak suyun midedeki boşalma süresi 80 dk iken soğuk suyun 20 dk dır. Yani midenizde daha uzun süre kalıp soğuk suya göre daha fazla tokluk hissi verdiğinden kilo vermenize yardımcıdır. Ee durum böyle olunca tokluk hissi için sıcak su, sıcak ortamlarda serinlik hissi için de soğuk su tercih edilmelidir.
     Su içmenin zamanı mı olur demeyin , doğru zamanlarda içtiğiniz su sağlığınıza çok fayda sağlar.
     Uyandığınızda içtiğiniz 2 bardak su metabolizmanızı canlandırır,
     Yemeklerden önce içtiğiniz 1 bardak su iştahınızı kontrol etmenize yardımcıdır,
     Duştan önce içtiğiniz 1 bardak su tansiyonunuzun yükselmesini engeller,,
     Yatmadan önce içilen 1 bardak su ise kalbi koruyucudur,
     Egzersizlerden önce içilen 1 bardak su kramp engelleyici,sonrasında 2 bardak su kas ağrılarını azaltmaya yardımcıdır.
Bunları zaten biliyorum, suyu önemsiyorum ancak gün içinde su içmeyi unutuyorum diyorsanız ;
   
   
    Mutlaka su şişesi kullanmanızı tavsiye ederim böylece günlük tüketim miktarının farkında olursunuz.
     Kullandığınız su şişesini gün içinde her zaman gözünüzün önünde bulundurunuz ve su içmek için ağzınızın kurumasını beklemeyiniz.
    


 Ciddi derecede unutkanlığınız varsa iş yerinde masanıza,çalışma ortamınıza ya da telefonunuza hatırlatma notları alabilirsiniz. 


   
    Suyun tadını beğenmiyorum diyorsanız suyun içerisine değişik mevsim meyveleri,limon,taze nane,çubuk tarçın vs ekleyerek hem görünümü daha hoş bir hale getirirsiniz hem de suyunuzu zevkle içersiniz :)

     
     
     
   
    




20 Haziran 2015 Cumartesi

Ramazan ayında sağlıklı beslenme önerileri

Biz Türkler ramazan ayında abartılı yemek masalarını, dolu dolu geçen davetleri çok severiz. Geç saatlere kadar yemekten sonra gelen tatlılar,meyveler,kahveler,çaylar derken hemen herkes ramazan geceleri hazımsızlıktan şikayet eder. Hep söylediğim gibi ramazanda da düzenli ve dengeli beslenme kurallarımız geçerlidir:)  Düzenli ve dengeli beslenme derken belli öğün saatlerinden bahsetmiştim ve 17 saatlik oruç sürecinde bu öğün saatlerine ve sayılarına uymak pek mümkün değil. Bu durumda da vücudunuzun dengesi şaşabilir. Bunu önlemek için size pratik öneriler sunacağım 
1) Mutlaka sahura kalkıp sahur yemeği yemelisiniz.Öyle geceden yedim yattım olmaz!
2)Sahurda mümkünse kahvaltı türü tercih etmelisiniz çünkü biyolojik saat olarak ramazanda kahvaltıya en yakın saattir ayrıca sahurdan sonra direk yatıp uyuyanlar içinde yağlı ve ağır yemekler hem mideye rahatsızlık verir hem de vücutta depolanır :))
3)Sahur sofranızdan yumurta eksik olmamalı!! Proteinler yazımda anlattığım gibi iyi kalite protein sadece anne sütü ve yumurtada mevcut unutmayınız. Ayrıca pişirme şekli olarak haşlanmış yumurta daha tok tutar pişme süresi uzadıkça da tokluk seviyesi artar,tercih sizin :)
4)Yumurta gibi protein açısından zengin diğer besin peynir. Sahurda tüketirken dikkat etmeniz gereken nokta peynirin tuzsuz ve az yağlı olmasıdır. Gün içinde daha az susatır.(bence en ideali lor peyniri kullanmanız :))
5)Sahur sofranızda bir porsiyon meyve de bulunmalı; hem tatlı ihtiyacınızı karşılar hem serinletir hem de posadan zengindir.( en çok tercih edilen karpuz 1 porsiyonu 2 parmak kalınlığında dilim,kiraz 1 porsiyon 1 su bardağı dolusu kadar ( yaklaşık 8-10 adet)) 
6)Sahurda suya bir anda yüklenmek yerine iftar ile sahur arasında en az 8-10 bardak su tüketmelisiniz. Sahur vakti ise maksimum 3 bardak tüketin,bir anda daha fazla miktarda su midenizde gereksiz şişkinliğe yol açabilir bu da size yalancı doygunluk hissi verebilir.
7)Orucunuzu açarken birden boş mideye yüklenmemelisiniz. İlk olarak bir bardak su (oda sıcaklığında),1-2 adet hurma tüketmelisiniz.
8)İftar sofranızda mutlaka çorba bulunmalıdır. Gün boyu kaybettiğiniz sıvı miktarını karşılamaya yardımcıdır. Yağlı yemeklere geçmeden midenin harabiyetini önler.
9)Çorbanızı içtikten sonra tercihen ana yemeğe geçmeden 1 saat dinlenip sonra devam edebilirsiniz ancak benim gözlemlerime göre bunu uygulayan pek yok. Sizde dinlenmeden yemeği bitirip kalkmak istiyorsanız porsiyonlarınıza dikkat ederek, biraz daha fazla çiğneyerek,yeme sürenizi biraz uzatarak yemeğinize devam edebilirsiniz. Masanız zenginse ve her çeşitten tüketmek istiyorsanız aldığınız miktarlar önemli,porsiyonlara dikkat etmelisiniz !(Tabiki hepsinden yiyebilirsiniz sonuçta tabağınız renkli olmalı ancak azar azar :)) Ana yemek için özellikle ilk 7 gün vücudunuzun alışması açısından daha az yağlı yemekler (zeytinyağlılar), sulu sebze yemeklerini salata ile birlikte tercih ediniz. Yemeğin yanında gazlı içecekler yerine ayran,şekersiz limonata tercih ediniz.
10)Tabi ki iftarda olmazsa olmazımız ramazan pidesidir. Yemeden olmaz diyenlerdenseniz hemen küçük bir hatırlatma porsiyonlar ! Bayanlarda 1 porsiyon ramazan pidesi bir avuç içi,erkeklerde ise bir el büyüklüğü kadardır :)
11)Yemekler yendi ve sıra geldi tatlıya... En bilindik ramazan tatlısı güllaç,hem hafif hem besin değeri yerinde bir tatlı. Bence dondurma da yaz için ideal bir tatlı tercihi ancak şerbetli,yağlı ya da hamur işi tatlılar midenize de vücudunuza da zarar! :) (vazgeçemiyorum diyenler yarım ya da çeyrek porsiyon tercih etmeliler:))
12)Mutlaka iftar ve sahur arasında 1-2 ara öğün yapılmalı. Günlük ara öğün tercihlerinizi akşam uygulayabilirsiniz. Benden tavsiye; tatlınızı masada yemeğin hemen ardından yemek yerine ara öğünün birisini tatlıyla diğerini de yeşil çay-badem,ceviz vs  ya da  meyve-süt şeklinde yapabilirsiniz.
      Sonuç olarak oruç tutmak bir ibadettir ve amacı kilo vermek değildir,diyetle karıştırılmamalıdır.
      Sağlıklı bir ramazan geçirmeniz ve ibadetlerinizin kabul olması dileğiyle... :)