31 Mayıs 2015 Pazar

Besin Zehirlenmeleri Hakkında Ne Kadar Bilgiliyiz?

   
     Her zaman sağlıklı beslenmek, yeterli ve dengeli besin alımından bahsediyoruz. Peki aldığımız bu besinlerin hazırlanma,saklanma,pişirme,servis aşamalarını biliyor ve ona göre mi seçiyoruz? Bu yazımda sizlere karbonhidrat,protein vb. den farklı olarak gizli bir tehlike olan besin zehirlenmeleri, sağlıklı besin seçimi,güvenli besin tüketiminden bahsetmek istiyorum. 
     Yaşamımız için önemi büyük olan besinler satın almadan tüketime kadar geçen aşamalarda hijyenik koşulların yeterince sağlanamamasına bağlı olarak zararlı hale gelebilmektedir.Özellikle sıcaklığın iyice artmaya başladığı şu dönemlerde bakteriler ve toksinlerinin üremesi için uygun ortamlar daha kolay sağlanmakta, en ufak bir etkenle besin zehirlenmeleri kaçınılmaz olmaktadır. Yaz aylarında hijyen koşullarında daha çok eksiklik olmakta ve enfeksiyonlar oluşarak ishallere neden olarak toplum sağlığı tehdit altında kalmaktadır. Hijyen haricinde besinlerin saklanma ortamları, hazırlanma ve pişirilme aşamalarındaki hatalar  besin kaynaklı hastalık artışına neden olmaktadır.
     Besin zehirlenmesi nedir?
     Herhangi bir içecek ya da yiyeceğin tüketimi sonucunda meydana gelen enfeksiyon veya zehirlenme durumuna verilen genel bir isimdir. Genellikle hafif seyirli ve kısa süreli rahatsızlıklardır ancak zehirlenmeye yol açan besine,kişinin bağışıklık durumuna, bağlı zaman zaman ağır seyrederek ölüme bile götürebilir. Özellikle kritik durumlar: gebeler,bebekler,çocuklar ve yaşlılardır.(bağışıklık açısından zayıf olduklarından) Zehirlenme etkeni kimyasal maddeler,doğal besin toksinleri,parazitler ve mikroorganizmalardır. En sık görüleni bakteri kaynaklı zehirlenmelerdir.
   
 Zehirlenme belirtileri nelerdir?
     Hastalık yapan mikroorganizmanın bulunduğu miktara,tüketilen besin miktarına ve kişiye göre değişmekle birlikte sıklıkla mide bulantısı,kusma,ishal,karın ağrısı,karında kramplar görülür. Dikkat edilmesi gereken nokta belirtilerin,besin tüketiminde ne kadar süre sonra başladığıdır. Bu rahatsızlıkların bazınlarında altta yatan neden farklı olabilir ancak besin tüketildikten sonra ani olarak başlıyorsa ve giderek artıyorsa zehirlenmeden şüphelenilmelidir. (30 dk -72 saat)
     Zehirlenme şüphesi varsa ne yapılmalıdır?
    -Karında kramp,ağrı varsa asla sağlık kuruluşuna gitmeden önce ağrı kesici herhangi bir ilaç kullanılmamalıdır. Ağrı kesici alınıpta ağrı giderilirse belirtinin yeri ve şiddeti sağlık çalışanı tarafından tanımlanamaz ve tanı koyulması uzayabilir.
    -Kusma ve ishal vücudun zehre karşı gösterdiği bir belirtidir. Bunun için de  ishal ya da kusma giderici ilaçlar alınmamalı ve belirtiler yok edilmemelidir.
    -İshal durumu söz konusuysa vücudunuz su kaybedeceğinden sıvı tüketimi yapılmalı (bol miktarda temiz içme suyu,ayran,maden suyu vb. yağsız sıvılar tercih edilmelidir.) dehidratasyonun ilerlemesi durdurulmalıdır.
    -İshal durumu geçene kadar yoğurt,pirinç lapası,haşlanmış patates gibi besinler tüketilmeli ve bağırsak hareketliliğini arttıran ve posadan zengin çiğ sebzelerden ve meyvelerden kaçınılmalıdır.(kabak,erik,incir,kayısı,karpuz vb.)
    -Kanlı ishal,şiddetli baş ve karın ağrısı, vücutta generalize ateş varsa hemen en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.
     Bu belirtiler görülmeye başlandıktan 2-3 gün sonra hiçbir gerileme olmadıysa mutlaka doktora başvurulmalı ve altta yatan etken ve alerji durumu kontrol edilerek tedavi olunmalıdır.
   
 Zehirlenmelerde dikkat edilecek noktalar: 
     Yiyecek alırken; donmuş bile olsa, pişmemiş besinle yan yana olan besinleri tüketmemelisiniz.
Kapağı bombeli ya da ezik konserveleri satın almayınız. Buzdolabı dışında bulunan hiçbir beyaz ya da kırmızı etini satın almayınız.
     Besinlerinizi saklarken; et,balık ve tavukları diğer besinlerle temas etmeyecek şekilde saklayınız.
Buzdolabı ideal derecesi dondurucunun -18,dolabın içinin ise 0-4 derece olmasına dikkat ediniz.
Balıklar maksimum 48 saat dolapta kalabilir,daha uzun süre saklamayın. pişirilmiş yiyecekler 2 saat içinde tekrar dolaba koyulmalı. 
     Hazırlarken; çiğ et,balık ellendikten sonra mutlaka el hijyenine dikkat edilmelidir, herhangi bir mutfak gereciyle temas etmişse o malzeme hemen temizlenmelidir. Donmuş et,balık oda sıcaklığı yerine buzdolabında veya mikrodalgada çözülmelidir. Pişmiş ve çiğ besinlerin birbiriyle temasından kaçının. Taze sebze,meyveyi yemeden önce çok iyi yıkayınız. Son olarak, hazırladığınız besinlerin hijyeninden önce kendi el hijyeninize, floranıza dikkat etmeniz gerektiğini unutmamalısınız. Benden size tavsiye el yıkama; en ucuz ve en pratik korunma yoludur ;)  


25 Mayıs 2015 Pazartesi

Suda eriyen vitaminler ve metabolizmaya etkileri

Suda eriyen vitaminler:Vitamin B1
                                          Vitamin B2
                                          Nikotinik asit (niasin)
                                          Vitamin B5 
                                          Vitamin B6 (piridoksin)
                                          Biotin (Vitamin H)
                                          Folik asit
                                          Vitamin B12 
                                          Vitamin C (askorbik asit) dir.
Vitamin B1(tiamin) : Kasların ve sinir sisteminin normal faaliyetini sürdürmesi için gereklidir.Bira mayasında,tohumların embriyo ve kabuk kısımlarında bol miktarda bulunur. Buğday,kepek,taze sebze-meyve,koyun eti , sığır eti,balık eti ,yumurta ve sütte de bolca bulunur. Yetersizliğinde beriberi hastalığı, huzursuzluk, iştah azalması, bellek zayıflığı görülür.
 Vitamin B2 (riboflavin) : İnsanlarda diğer vitamin eksikliğiyle birlikte görülen riboflavin eksikliği hallerinde seboreik dermatit (yağ bezlerinin aşırı salgısı), dilde enflamasyon, ağız köşesi çatlakları görülür. Bu durumları önlemek için beslenmemizde karaciğer, böbrek, yumurta, süt, yeşil yapraklı sebzeler, yerfıstığı, mercimek, havuca yer vermeliyiz :)
Niasin: Hücrelerin oksijeni kullanabilmeleri için gereklidir. Reaksiyonlarda koenzim olarak görev yapar. En sık et, süt, yumurta, badem, incir, hurma, limon, mısır, yerfıstığı ve baklagillerde bulunur. İnsanda niasin eksikliğinde derinin güneş gören yerlerinde dermatit, diyare ve demans ile karakterize pellegra hastalığı oluşur. Bu özelliğinden dolayı niasin Pellegra koruyucu faktör PP vitamini diye de bilinir.
Vitamin B5 :  Yeşil bitkiler ve birçok mikroorganizma tarafından sentez edilir. Karaciğer, böbrek, yumurta, bira mayası, bezelye, kuru fasulye, süzme bal, karnıbahar, brokoli, lahanada bol miktarda bulunur. Doğada yaygın olarak bulunduğundan ve bağırsak floramız tarafından sentez edildiğinden insanlarda eksikliği görülmez :)
Vitamin B6 : Vücudun savunmasında antikor ve akyuvar yapımında rol oynar.Eksikliğinde migren tipinde baş ağrısı, kansızlık, ciltte kuruluk, görme problemleri, uyuşukluk, adele zayıflığı, kramplar görülür. Önemli kaynakları: karaciğer, böbrek, yumurta, kırmızı et , ekmektir.
Biotin: Birçok mikroorganizma ve bitkiler tarafından sentezlenir.İnsanın biotin ihtiyacının büyük kısmı ince bağırsaklardaki bakteriler tarafından sentez edilen biotinden karşılanır. Yumurta akında bulunan avidin adı verilen bir glikoprotein, biotin ile birleşerek sindirilemeyen ve dolayısıyla bağırsaktan emilmeyen bir kompleks meydana getirir. Başlıca eksiklik semptomları depresyon, saç dökülmesi-güçsüzleşmesi, kas ağrısı, dermatitdir. Başlıca kaynakları: ekmek mayası, tavuk ciğeri, hardal tozu, toz kırmızı biber,  yerfıstığı, ayçekirdeği, badem ve fesleğendir.

Folik asit : Kırmızı kan hücrelerinin ve sinir doku oluşumunda önemli yeri vardır.Hücre bölünmesinde görev alır ve bu göreviyle büyüme ve gelişmeye olan etkisi de büyüktür. Anne karnındaki bebeğin sinir sisteminin gelişimde çok önemli rol oynar. En önemli kaynakları  başta karaciğer olmakla birlikte yeşil yapraklı sebzelerdir. Besinleri hazırlarken de kayıplar açısından dikkatli olunmalıdır.Yeşil yapraklı sebzeler pişirme şekillerine göre yarıya kadar içeriğindeki folik asiti kaybedebilirler. Eksikliğinde  nöral tüp defekti görülür. Nöral tüp:  bebeğin beyin dokusundan başlayarak omuriliği de kapsayacak şekilde aşağıya doğru uzanan bir yapıdır. Döllenmeden sonraki 2. ve 3. hafta arasında gelişimini tamamlar. Gelişimde bir problem olması tüpün açık kalmasına neden olur ve bu durum nöral tüp defekti olarak adlandırılır. Bu nedenle gebe kadınlara folik asit takviyesi yapılır. Hatta gebelik planlayan kadınlarda da 400 mg kadar folik asit alımı önerilmektedir.
Vitamin B12 : En önemli kaynakları et ve süt ürünleridir. Bitkisel kaynaklarda B12 yok denecek kadar azdır. Deniz ürünleri, karaciğer, et, daha az miktarda da süt ve türevlerinde bulunur. Eğer B12 vitamin depoları doluysa eksiklik belirtilerinin ortaya çıkması 1-3 yılı bulabilir. En sık görülen eksiklik tablosu pernisiyöz anemidir.
C vitamini : Vitaminler içinde en dayanıksız olan vitamin türüdür.
Önemli görevleri : 
-Vücutta kollojen sentezinde görev alır.(Kollojen;dokuları birarada tutan dokulararası proteindir.)
-Kılcal damarların kuvvetli olmasında etkilidir.Kan akımının sağlıklı olmasını sağlar.
-Vücudu bakteri toksinlerinden ve enfeksiyonlardan korur.
-Steroid hormonlarının sentezinde görev alır.
-Demir, kalsiyum, tiamin, riboflavin, folikasit, pantetonik asit, A ve E vitaminlerinin vücutta daha elverişli olarak kullanılmasını sağlar.
       Günlük gereksinim yetişkinlerde günde 30 mg dır. Fazla alındığı durumlarda idrarla atılır. Eksikliğinde skorbüt hastalığı, halsizlik, diş eti kanamaları, eklemlerde şişlik, ağrı, kas gücünün azalması, bebek ve çocuklarda büyümenin durması görülür. 

24 Mayıs 2015 Pazar

Hangi vitamin ne işe yarar ?

     Vitaminler, sağlıklı beslenme için küçük miktarlarda alınmaları zorunlu olan,herhangi birinin eksikliği spesifik bir bozukluk ve hastalık meydana getiren organik maddelerdir. Vitaminler enerji oluşturmazlar,enerji oluşumuna yardım ederler. Vücudumuzdaki bir vitaminin eksikliğini başka bir vitamin tamamlayamaz çünkü her vitaminin düzenlediği mekanizma farklıdır. Bu nedenle beslenmenizde çeşitlilik sağlayarak her vitaminden günlük önerilen miktarda almanız hastalıklara yakalanma riskinizi önemli ölçüde azaltacaktır. "Yeterli ve dengeli beslenme önerileri"  yazımda belirttiğim gibi tabağınız ne kadar renkli olursa (gıda boyası kullanılmış besinler ya da basit şekerlerle renklendirilmiş olan tabaklar değil,sebze ve meyve çeşidinden zengin tabakları kastediyorum tabiki :)) o kadar besin,vitamin,mineral çeşitliliği sağlamış olursunuz. :)
     Genel olarak vitaminler yağda eriyenler,suda eriyenler ve vitamin benzeri bileşikler olarak 3 gruba ayrılırlar.
     Yağda eriyen vitaminler :



 A vitamini : enfeksiyonlara karşı direnci arttırır, büyüme ve gelişme,kemik ve diş gelişimi,göz sağlığı için tüketilmesi önemlidir. Cildin,saçların ve tırnakların sağlıklı kalmasını sağlar.
En fazla havuç, kereviz, marul, portakal, erik, domates, kayısı, kuşkonmaz ve maydonozda bulunur.Eksik alımında gece körlüğü, kseroftalmi, bitot lekeleri, foliküler hiperkeratoz hastalıkları görülür.

D vitamini : ince bağırsaklardan kalsiyumun emilmesini sağlayarak, kalsiyumun kemik ve dişlerde tutulmasını sağlar. En önemli D vitamini kaynağı güneş ışığıdır. Ancak güneş ışığını da belli saatler içinde almak gerekir yanlış saatlerde güneş ışığına maruz kalmak farklı sağlık sorunlarına neden olabilir dikkatli olmak gerekir :) Ev içerisinde aldığınızı düşündüğünüz güneş ışığının D vitamini açısından bir önemi yoktur çünkü camdan D vitamini öncü maddesi geçemez. Günlük 10-15 dakika güneşten yararlanmak D vitamini yetersizliklerini azaltmaktadır. Yenidoğanlar için baktığımızda besin kaynağı anne sütüdür ve anne sütünde  D vitamini ve K vitamini yetersizdir.  Bu nedenle yenidoğana 1. günden itibaren günlük 400 IU D vitamini takviyesi yapılmalıdır. Yetişkinler için en önemli D vitamini kaynakları : balık, balık yağı, yumurta, tereyağı, karaciğer, ettir. Eksikliğinde çocuklarda raşitizm, yetişkinlerde osteomalazi ve osteoporoz hastalıkları görülür.
E vitamini : hücrelerin yenilenmesini ve daha uzun yaşamasını sağlar. Kozmetikte sıkça kullanılır. Alzheimer hastalığının ilerlemesini yavaşlatır. Bağışıklık sistemini güçlendirir. Antioksidan etkilidir. En önemli kaynakları: ceviz,mısır,soya fasulyesi yağı,kereviz,ıspanak,marul,yulaf,arı sütü,buğday,tohumlu besinlerdir. Eksiklik belirtileri, kreatinüri, kas güçsüzlüğü, dayanıksız eritrositlerdir. 
K vitamini : Kanamaya sebep olan hastalıkların araştırılması sırasında keşfedilmiş bir vitamindir. Karaciğerde kanın pıhtılaşma faktörlerinin oluşmasında gereklidir. K vitamini takviyesi kanamalı hastalara verilir. Ayrıca yenidoğanlara ilk 1 saat içinde K vitamini uygulanır. Önemli K vitamini  kaynakları: ıspanak, marul, kabak, yeşil biber, kırmızı et,  mısır, muz, şeftali, çilek gibi besinlerdir. Eksikliğinde kanamaya eğilim artar, pıhtılaşma süresi uzar.

7 Mayıs 2015 Perşembe

İlaçlarınızı kullanırken tükettiğiniz besinlere dikkat!

        Dünya Sağlık Örgütü’nün tanımına göre ilaç, fizyolojik sistemleri veya patolojik durumları insanın yararı için değiştirmek veya incelemek amacıyla kullanılan veya kullanılması öngörülen herhangi bir madde veya üründür. Besinler ise vücudun yaşamını sürdürmek için gereksinim duyduğu inorganik ve organik yenilebilen bitki ve hayvan dokularının tümüdür. Vücut için faydalı olan besinler, bazı ilaçlarla kullanıldıklarında ciddi sağlık sorunlarına neden olabilirler.İlaçtan fayda beklenirken yanlış beslenme sonucunda ciddi problemlerle karşı karşıya kalınabilir. Bir gıda-ilaç etkileşimi;
• Söz konusu ilacın olması gerektiği gibi çalışmasını engelleyebilmekte,
• Daha iyi veya kötü şekilde yan etki göstermesine neden olabilmekte ve/veya
• Farklı yan etkilerin görülmesine sebep olabilmektedir.
Bütün ilaçlarda bu etkileşim söz konusu değildir. Etkileşim daha çok hangi ilacın hangi besinle,ne zaman ve hangi miktarda alındığına bağlıdır.

Başlıca dikkat edilmesi gereken durumlar:
Antibiyotikler(eritromisin,tetrasiklin,penisilin,siprofloksasin),süt ve süt ürünleri gibi kalsiyumca zengin besinlerle,asitli besinler, meyve suları,kafein,domatesle birlikte alınmamalıdır.Nedeni; asitli besinlerden dolayı artan mide asidi ilacın midede harabiyetini artırır.Süt ve süt ürünlerinde yüksek miktarda bulunan kalsiyum ilacın emilimini azaltabilir.
Antikoagülanlar (kan sulandırıcı ilaçlar)(warfarin,heparin), K vitamince zengin besinlerle; brokoli,brüksel lahanası ıspanak,lahana ve E vitaminini yüksek miktarda içeren besinlerle birlikte tüketilmemelidir. K vitamini antikoagülanların etkisini azaltır. E vitamini, kanama riskini azaltır.

Antidepresanlar (psikiyatrik hastalıklarda kullanılan ilaçlar) (izokarboksazid,diazem,fenelzin),tiamince zengin besinler;eski peynir,fermente edilmemiş sosis, sucuk,distile edilmemiş alkollü içecek (şarap vb.) incir, bakla, lahana turşusu,soya sosu, bazı biralar, tavuk veya dana ciğeri ile birlikte etkileşime girer. Tiaminden zengin besinler hipertansif kriz yaratabilir. Antidepresan kullanımında iştah problemleri ve metabolizmadaki değişiklikler sonucu bireyler ağırlık kazanımı riski altındadırlar. Bu yüzden günlük kalori alımları bir diyetisyen tarafından takip edilmelidir.Antidepresanlarla birlikte tiamince yüksek besinler alınırsa kan basıncı ölümcül seviyeye çıkabilir.Baş ağrısı,kusma,taşikardi,göğüs ağrısı,ense sertliği, hiperpireksi, terleme ve konvülsiyona da sebep olabilir
Kalsiyum kanal blokörleri (felodipine,nikardipine),greyfurt suyu ve meyan kökü ile birlikte kullanılmamalıdır.Greyfurt ile birlikte bu ilaçlar kullanılırsa,ritim bozuklukları,tansiyonda aşırı düşme ve periferal ödem gelişebilir.Özellikle 70 yaş üstü bireyler için daha büyük risk bulunmaktadır. Çünkü artan yaşla beraber vücudun ilaçları kompanse etme yeteneği azalmaya başlamaktadır.
Statinler (lipid düşürücü ilaçlar) (atorvastatin,simvastatin,fluvastatin,pravastatin),bu gruptaki ilaçlar greyfurt suyu ile birlikte kullanılmamalıdır.
Bronkodilatörler (bronşları genişleten ilaçlar) (ventolin,teofilin) çay, kahve, çikolata gibi teofilin içeren besinler,yağlı besinler ve greyfurt ile birlikte tüketilmemelidir. Bu besinlerle alındığında baş ağrısı, bulantı, kusma olabilir.
Non steroidal antienflamatuar ilaçlar (analjezik,antipiretik,antienflamatuar ilaçlar:ağrı,ateş ve enflamasyonu azaltan ilaçlar) Antienflamatuar ilaç grubundan olan sulfasalazin(salazopyrin) alkol,folik asit içeren besinler yani ekmek,mısır gevreği,yeşil yapraklı sebzeler,brokoli,ıspanak,bezelye,portakal ve mercimek ile birlikte tüketilmemelidir.Yine bu gruptan olan aspirin de (asetilsalisilikasit) folik asit,C vitamini ve demir içeren besinlerle tüketildiğinde etki azalmasına sebep olmaktadır. Analjezik ve antipiretik grubuna giren dolven, novalgin, termacet,tramadolor,dikloron gibi ilaçlar alkol ile birlikte tüketilmemelidir. Alkol ile birlikte alındığında mide kanaması ve karaciğer hasarı yapar.
Antihistaminikler (alerji ilaçları)(avil,yenizin),alkol,kafein,greyfurt ile birlikte kullunıldığında uyku hali,uyuşukluk,baş dönmesi ve sersemlik yaratabilirler.
Demir preperatları, süt ve süt ürünleri gibi kalsiyumdan zengin besinler  ile birlikte kullanılmamalıdır. Kullanıldığı durumda; demir emilimini ve vitamin emilimi azalır.
Laksatifler (bağırsak hareketlerini arttırıcı ilaçlar) süt ve süt ürünleri ve yemeklerle birlikte alınmamalıdırlar.



Tiroid ilaçları, soya fasülyesi,şalgam,lahana ile birlikte kullanılmamalıdır. Nedeni ise salgıyı inhibe etmeleridir.







Diüretikler (idrar söktürücü ilaçlar), Potasyumca zengin besinler (muz, kayısı, turunçgiller, patates) ile birlikte kullanılmamalıdır.

Fosfor,Klor,Magnezyum ve Kükürt

 
   Fosfor : diş ve kemik üretimi,sinirlerin iletimi,kas kasılmalarının düzenlenmesi,kan pıhtılamasının önlenmesi,beynin çalışması ve fiziksel dayanıklılık sağlar.En fazla balık,et,yumurta,işlenmemiş tahıllar,fındık ve cevizde  bulunur.Günlük ihtiyaç 800 mg kadardır.Eğer vücudunuzda fosfor minerali eksikse kas güçsüzlüğü ve kemik problemleri sıkça görülebilir.
   
 Klor : vücudumuzdaki hücrelerin sıvı dengesini, sıvıların hücre içi ve dışına dağılımını kontrol eder,bazı hormonları taşır.Yemek tuzu içeren besinlerde klor bulunur.Salam,balık,peynirde daha fazla bulunur.Günlük gereksinim 2-3 gr dır ve normal beslenmeyle rahatça karşılanabilir :) Eksikliğinde kaslarda güçsüzlük,sindirim problemleri, dehidratasyon ya da vücut genelinde ödem görülebilir.
   
 Magnezyum : diş ve kemik üretimi,kan pıhtılaşmasının önlenmesi,bağışıklık sisteminin güçlenmesi ve hücrelere oksijen taşınmasında önemlidir. Soyafasulyesi,fındık,ceviz,balık,süt,ekmek,yeşil yapraklı sebzelerde bol miktarda bulunur.Günlük ihtiyaç 300-600 mg kadardır. Eksikliğinde kas kasılmalarında artma,baş dönmesi,sersemlik,huzursuzluk görülür.
   
 Kükürt : bağ dokusu,deri,tırnak üretimi,kan şekeri seviyesinin kontrolü,vücudun zehirlerden temizlenmesi,safra üretiminde görev alır.Yumurta sarısında bol miktarda bulunur.Eksikliği halinde tırnakların çabuk kırılması,saç dökülmelerinde artış,sinirlilik hali görülür.